Menu

Aylık Yazı Dizileri

Yazı

Eylül 2006
 
YAZI

 

 

Dil ve yazı birbirlerini bütünler. Yazı, dili ile gören, düşünen, anlayan insanın; gördüklerini, düşündüklerini, anladıklarını, hissettiklerini ve duygularını tespit eden, düzenleyen, değerlendiren, saklayan ve anlatan en etkin ve kalıcı vasıtadır. Dil hakkında ortaya konulan görüş­lerin büyük bir bölümü yazı hakkında da geçerlidir.

 

Dilin bir varlık alanı olarak ortaya çıkması ve tarihi var­lık alanına giren hemen her olgunun sebebini teşkil etmesi yazı vasıtasıyla mümkündür. Çünkü, dilin en önemli görevi düşünüleni, görüleni tespit etmektir. Bu tespit işleminin de en etkin ve kalıcı vası­tası yazıdır. Düşünülenin ve görülenin nesilden nesile aktarılması da yazının sonucudur. İnsan elde ettiği bil­giyi ve deneyimi dilin bu tespit ve aktarma görevleriy­le yerine getirmektedir. İnsan bu fonksiyonunun sonu­cunda "tarihsel bir varlık" olmaktadır. Aksi halde, her nesil kendi zamanı içinde kapanıp kalan, bilgisi, düşün­cesi, deneyimleri kendisi ile başlayıp, kendisiyle sona eren insan yığınından öteye gidemezdi.

 

İnsan, yaratıldığı andan itibaren çevresiyle ilişkilerini çeşitli duyu organları ve bu organların imkanları ile sağlamaya çalışıyordu. Her ses, her hareket, her işaret insanın çevresiyle ilişki ve etkileşimlerinin zorunlu so­nuçları olarak görülüyordu. Yazının bu ilişki ve etkile­şimler içerisinde etkili ve kalıcı bir vasıta durumuna gelmesi için binlerce yılın geçmesi gerekiyordu. Bu­gün, insanlık tarihini olduğu kadar millet tarihini de bize ulaştıran bir çizginin çizilebilmesi, bir işaretin konulabilmesi, bir resmin yapılabilmesi için insan oğlu­nun binlerce yıl beklemesi ve dilinin gelişmesini izle­mesi gerekmiştir.

 

Yazının bulunması ve kullanılması ile dil varlık alanı da gelişti ve genişledi. Düşüncelerin, anlayışların, hislerin ve inançların daha geniş alanlara, daha etkin ve kalıcı biçimde yayılması ve nesillere aktarılması mümkün ol­du. Yüce buyrukların yazıya dönüşmesi, yazılı dinleri meydana getirdi. İnançlar dil yolu ile yayılırken, yazı bu inançların etkisinde kaldı. İnançların ulaşabildiği toplumlar, bu inançları ulaştıran yazı vasıtasını kabul­lendiler. İbrani dini, İbranice’ nin ve İbrani yazısının ya­yılmasına, Hıristiyanlık Lâtince’nin ve Latin esasına bağ­lı yazının yayılmasına, nihayet İslamiyet de Arap yazı­sının yayılmasına büyük ölçüde etken oldular.

 

Dil varlık alanının, tarihi varlık alanının meydana gel­mesindeki büyük payı, kültürün oluşması, yayılması, süreklilik kazanması konusunda da önemli rol oyna­maktadır. Kültürün, yazı ile bir yandan geçmişe, diğer yandan geleceğe bağlanması yanında oluşması, güçlen­mesi ve gelişmesi de yazı ile doğrudan ilgilidir.  Yazısı olmayan veya düşüncesini, duygularını, görgülerini, hislerini kendi yazısı ile anlatamayan, gelecek nesillere aktara­mayan bir dil, tam olarak kendi varlık alanını meydana getirmemiş demektir.

 

Bir dilin kendine özgü varlık ala­nı ise her şeyden önce hür ve bağımsız düşüncelerin, anlayışların, görgülerin, duyguların sonucudur. Yazının da tam ve doğru olarak dilin taşıyıcısı ve aktarıcısı ol­ması, bağımsız düşüncenin, hür bir ortamın yazısı olmasına bağlıdır. Her ülkenin kendi­sine özgü bir kültürü, dili ve yazısı ve bunlara verdiği önem vardır. Bu önem, kültürlerin birbir­leriyle etkileşimleri dil ve yazıyla gerçekleşmektedir.

 

Yüce Atatürk, 1929 yılında; “İnsanlar arasında kolay ve hevesle okumak vasıtasının sağlanması hem millî gelişmeye hem de milletlerarasında anlaşmaya çok hizmet eder.” sözüyle, dil ve yazı vasıtasıyla milletlerarası anlaşmaların, ticaretin, kültürün yayılmasında ve birbirleriyle kaynaşmasında en etkin vasıtanın yazı olduğunu vurgulamıştır.

 

Değerli Üyeler

 

Toplumumuzun sosyal ve iktisadi dayanışmasında, her türlü engel ve olumsuzlukların ortadan kaldırılmasında ilk ve en önemli başvurularımız yazı ile yapılmaktadır. Bunu yaparken, geçmişten günümüze kadar gelen bilgi ve kültürün örneklerine dayanarak yapmaktayız. Toplumumuz için yazılan bir yazı ve yapılan mücadele başarılı olmasa dahi, önümüze konulan engellerin kaldırılmasındaki görüşlerimizi, düşüncelerimizi, anlayışımızı, hissiyatımızı ve duygularımızı tespit eden, değerlendiren, saklanan, anlatan ve zamanı geldiğinde öne sürülen en etkin ve kalıcı belge niteliğini taşır. 

 

 

Ruhi Duman

Vapur Donatanları ve Acenteleri Derneği
16.04.2004 - 31.05.2012 Dönemi
Yönetim Kurulu Başkanı