Menu

Aylık Yazı Dizileri

Kültür

Ocak 2007

 

KÜLTÜR

 

Tarihi varlık alanında cereyan eden gelişmelerin meydana getirdiği ortak özellik­ler, bu özellikleri taşıyan kişiler arasında birbirine yakın ve ortak görüşler yaratmak suretiyle, kendilerine özgü bir kültür alanı oluşturur.

 

Aynı dili konuşan, aynı tarihi geçmişe sahip geleneklerini, örfleri, tö­reyi, değerleri ve coğrafya ile pazarı paylaşan kişilerin “İnsan, Hayat, Tabi­at” kavramları hakkındaki görüş ve düşüncelerinde ve bunlara dayanan tu­tum ve davranışlarında ortak bir uyum ve tutarlılık vardır. 

 

İnsanların belirli bazı kavramlar üzerinde farklı görüşlere sahip olmalarının ve bu görüşlerden kaynaklanan farklı tutum ve davranışlarda bulunmaları­nın başlıca sebebi birbirlerinden ayrı özellikler ve nitelikler taşıyan kültür çevreleri içerisinde doğup, bu çevre içerisinde yaşamaları sonucudur.

 

İnsanlar yalnız doğal olarak değil, değerleri, görüşleri ve düşünceleri ile de toplum halinde yaşamak zorundadırlar. Bu zorunluluğun gereklerini ve ihtiyaçlarını kültür çevresi karşılar. Her toplum, her millet kendisine özgü bir kültür çevresinin hem sonucudur hem de kendisi bir kültür çev­residir

 

Kültür hakkında Türk düşünürü Sayın Ertuğrul Zekai Ökte; "Kültür çevresi, insan, ha­yat ve tabiat hakkında görüşleri birbirinin benzeri ve birbirinin yakını olan insanlardan meydana gelen bir alandır." şeklinde yorumlamaktadır.

 

Kültür çevresi veya kültür alanı, bu çevre veya alan içerisinde bulunan bireyden-topluluklara, topluluklardan-topluma ve toplumun en gelişmiş şekli olan ve milliyet ilkesi etrafında teşkilatlanması sonucu meydana gelen millete, kendisine özgü bir anlam ve kişilik kazandırır. Kültür çevresinin kendi insanına sağladığı inançlar, görüşler ve düşünceler onun tutum ve davranışlarını etkilemekle kalmaz, onun öz varlığını teşkil eder ve “Var oluş nedenini" meydana getirir. Bu sonuç, topluluklar, toplumlar ve millet­ler için değişmez. Milletlerin "Var oluş nedeni" bağlı oldukları, içinde yaşa­dıkları veya etkisi altında kaldıkları kültür çevresi tarafından belirlenir.

 

Toplumlar ve milletler kendilerine özgü kültür çevresini bütün özellikle­ri, güç ve nitelikleri ile koruyabildikleri, geliştirebildikleri ve yayabildik­leri ölçüde kişiliklerini devam ettirebilirler. Aksi halde, başka bir kültür çevresinin etkisi altında kalarak, başka bir kültür çevresinin toplumu olurlar.

 

Ulu Önderin 1923 yılında "Dünyanın bize saygı göstermesini istiyorsak önce bizim kendi benliğimize ve milliyetimize bu saygıyı hissen, fikren ve bütün iş ve eylemlerimizde gösterelim, bilelim ki milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır." diye söylediği bu söz, iş ve çalışma hayatımızın kültürümüzle ilgili olduğu konusunda bizlere çok önemli mesaj vermekte ve yol göstermektedir.  
 
 
Ruhi Duman

21 Ocak 2007